2 açılımkitap alayköşkü cad. civan han no: 6/4 cağaloğlu-istanbul tel: aile sosyolojisi kadir canatan & ergün yıldırım açılımkitap: 25 sosyoloji: 13 yayınevi sertifika no: birinci baskı: te m m u z 2009 ikinci baskı: şubat ISBN: kapak tasarım ve içdiizen: furkan selguk ertargin baskı: şenyıldız matbaacılık gümüşsüyü cad. no: 3 kat: 1 topkapı-ist. tel: c///.- yıldız mücellit açılımkitap bir pınar yayın grubu kuruluşudur.
Aile Sosyolojisi Kadir Canatan Pdf Download
8 AİLE SOSYOLOJİSİ: KONULARI, PERSPEKTİFİ VE GELİŞİMİ Doç. Dr. Kadir Canatan 1.1 GİRİŞ Aile sosyolojisi, genel sosyoloji içinde gelişen alt uzmanlık alanlarından biridir. Ondokuzuncu'yüzyılın ikinci yarısından bu yana gelişmeye başlamış olan bu uzmanlık dalı, sosyolojik perspektiften hareketle aile ve aile ile ilişkili tüm konulan incelemeye çalışmaktadır. Aile sosyolojisinin oluşum ve gelişimini tasvir etmeyi hedefleyen bu bölümde şu üç temel soruya cevap aranacaktır: Aile sosyolojisinin temel konuları nelerdir? Aile sosyolojisi hangi perspektiften bu konulara yaklaşmaktadır? Aile sosyolojisi hangi aşamalardan geçerek günümüze gelmiştir? Ayrıca bu bölümde Türkiye de aile sosyolojisinin gelişimini anlamak için aile araştırmalarının ne durumda olduğu özetlenecektir. 1.2 AİLE S O S Y O L O J İ S İ N İ N K O NU LARI Aile sosyolojisinin konusunu en geniş anlamda, aile olgusunu ilgilendiren tüm konular olarak belirlemek mümkündür. Nitekim günümüz
12 Aile Sosyolojisi: Bilimsel ve Kura m sa l Ç e rç e ve 19 bu bölümde, tekrar başa dönülmekte ve ailenin yeniden tanımlanması konusu ele alınmaktadır. Amerikan toplumundaki gelişmeler ışığında ailenin konumu ve yeni biçimleri değerlendirilmektedir. Bu çalışmadan da görüldüğü üzere aile, toplumda kendi başına bir kurum değildir. Başka kuramlarla ilişkisi içinde anlaşılması gereken interaktif bir birimdir. Bu birimin kendisi, başka kurumlan etkilediği gibi kendisi de başka toplumsal gelişmeler ve kurumlar tarafından etkilenmektedir. Öyleyse aileyi incelemek, aslında onu tüm toplumsal kuramlarla birlikte ele almak anlamına gelmektedir. Sonuç olarak ailenin sosyolojik anlamı, bu olgunun tabaka, kabile, sınıf, bölge, etnisite, kır-kent, sosyal grup gibi çeşitli sosyolojik kolektiviteler içinde ve dolayısıyla toplumsal bağlamında araştırılarak yorumlanmasıdır. Ailenin, yapısal ve değersel boyutlarıyla toplumsal ilişki ağları ve yapıları içerisinde değerlendirilmesidir. Sözgelimi eğer aile olgusunu kent bağlamı içinde araştırıyorsak, kentin sosyal bağlamıyla birlikte düşünmek zorundayız. Ya da toplumsal değişmenin kolektif dinamikleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu irdelemeye çalışıyorsak, bu ailenin sosyolojik olarak yorumlanması anlamına gelmektedir. 1.3 A İLE S O S Y O L O J İ S İ N İ N PER S P E K T İF İ Aile sosyolojisi, sosyolojinin özel bir uzmanlık alanı olmakla birlikte, genel sosyoloji ve diğer alt dallarında olduğu gibi amacı, aile kurumunu ve sorunlarını sosyolojik perspektiften incelemektir. Ailenin sosyolojik perspektiften incelenmesi ne anlama gelmektedir? Aslında sadece aile sosyolojisi değil, tüm sosyoloji (başka alt uzmanlık alanlarıyla birlikte) topluma belirli bir perspektiften bakmayı gerektirmektedir. Sosyolojik perspektifin ne olduğu, sosyoloji literatüründe birçok şekilde açıklanmıştır. Bu açıklamaların içinde herhalde C. W. Mills in sosyolojik düşgücü (sociological imagination) kavramı kadar önemli ve yaygın başka bir kavram bulunmamaktadır. Bu konuda Mills şunları söylemektedir: Günümüz insanının gereksindiği şey, kendisinin dışındaki dünyada ve kendi benliğinde olup bitenleri anlamasını sağlayacak düşünsel bir nitelik kazanmak; böylece, önünde bulduğu bilgilerden bu amaçla yararlanabilmek için gelişkin bir düşünce düzeyine çıkabilecek duruma gelebilmektir. Bu düşünsel niteliği ise, gazeteciler, bilim adamları, sanatçılar, okuyucular, yayınevi sahipleri, daha iyi anlasınlar diye toplumsal düşün (imgelem, muhayyele, imagination) yeteneği olarak tanımlamak istiyorum. (Mills, 2000:15).
16 Aile Sosyolojisi: Bilimsel ve Kura m sa l Ç e rç e ve 23 yoluna devam etmesini sağlar. Bununla birlikte o, kadm konusunda döneminde geçerli olan düşüncelere katılır ve kadım yaratılış itibariyle zayıf ve kuvvetsiz olarak niteler (Tarihsiz, 14-15/60). Aile hakkındaki düşünceler, görüldüğü üzere, çok eskilere uzanmaktadır. Ancak aile sosyolojisi ile sosyal felsefe çerçevesinde ortaya atılan düşünceler arasında temelde önemli bir fark bulunmaktadır. Aile sosyolojisinin ortaya çıkmasından önce ortaya atılan düşünceler mevcut aile yapısını tasvir etmek ve açıklamak yerine, daha çok olması gereken durum hakkında fikir vermektedirler. Oysa aile sosyolojisi normatif bir disiplin değildir, amacı gerçeği olduğu şekliyle kavramak ve incelemektir. Bu ayrım dikkate alınarak bakıldığında aile sosyolojisinin gelişiminde üç dönemden bahsetmek mümkündür (Nock, 1992:4-6). İlk dönem, 1859 yılında Charles Darwin in Türlerin Kökeni adlı yapıtının yayınlanmasından kısa bir süre sonra başlayıp yüzyıl değişimine kadar sürmektedir. Bu dönemde aile sosyolojisi iki önemli meseleyle ilgilenmiştir. Birinci mesele, Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan toplumsal sorunlardır. Reformcular, boşanma, yoksulluk, çocuk işçiliği, fuhuş ve gayri meşru çocuklar gibi sorunları, aile ile yakından alakalı sorunlar olarak görüyorlar ve ancak ailenin desteklenmesi yoluyla bu tehditlerin üstesinden gelinebileceğini savunuyorlardı. Onlar, hızlı toplumsal değişme sürecinde aileyi kırılgan görüyorlar ve geleneksel değerlerin yeniden ihya edilmesini talep ediyorlardı. Başka bir ilgi alanı, Charles Darwin gibi evrimcilerin bilimsel yapıtlarında kendini gösteriyordu. Darwin, en güçlü türlerin en fazla uyum şansı olduğunu ve hayatta kalacağını savunuyordu. Bu görüşü sosyal alana çeken sosyal darwinistler, bunun aile alanında da geçerli olduğunu söylüyorlardı. Bu yazarlar, azgelişmiş toplumlardaki aile ile kendi toplumlarındaki aileleri karşılaştırarak, ailenin geçmişten günümüze doğru evrim geçirdiğini ve dolayısıyla ilerlediği ni iddia ediyorlardı. Öncekilerin iddia ettiği gibi, aile kırılgan olmaktan ziyade yeni toplumsal koşullara uyum sağlama kabiliyeti olan bir kurumdu. Bu sosyologlar da dönemin toplumsal sorunlarına ilgi duyuyorlardı, ama bunları aile için bir tehdit olarak görme yerine ailedeki değişimin göstergeleri olarak algılıyorlardı. Değişme, zorunlu olarak çözülme anlamına gelmiyordu. Fransız sosyolog Le Play ( ) örneğinde görüldüğü gibi, bilimsel yöntemleri kullanarak ailedeki değişmenin incelenmesine önem veriyorlardı.
17 24 Aile Sosyolojisi Toplumsal bütünün büyüklüğü ve karmaşıklığından dolayı, araştırmacının onu bütün ayrıntılarıyla incelemesi çok zor hatta imkânsızdır. Araştırmacı, bu nedenle, incelemek istediği sosyal olaylardan birkaç örnek alarak bunlar üzerinde derinliğine inceleme yapar. Bu araştırma tekniğine monografik inceleme denir. Sosyolojide monografi tekniğini ilk kez kullanan Frederic Le Play dir. Le Play, dönemin Fransız toplumuna ilişkin araştırmasında, aileyi toplumun temeli olarak düşündüğünden, bu kurumu incelemiştir. İşçi aileleri üzerine yaptığı araştırmadan elde ettiği bulgulardan toplumun geneli hakkında yargılara ulaşmıştır. Yirminci yüzyıla girerken ailenin sosyolojik olarak incelenmesi, reform çabalarından ziyade bilimsel bir çalışma alanı haline gelmiş ve böylelikle aile sosyolojisinin ikinci dönemi başlamıştır. Bu dönemin sosyologları ve araştırmacıları, reform çabalarını sosyal hizmetlere bırakıp daha çok aile ilişkilerini yöneten temel ilkeleri keşfetmek ve aile sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak istiyorlardı. Dolayısıyla ellili yıllara kadar süren bu dönem pek çok bilimsel araştırmaya ve bu araştırmalarda bilimsel yöntemlerin uygulanmasına tanık olmuştur. Bu dönemin başında pozitivizm egemen bir sosyolojik yaklaşım olduğu için sosyal olaylar fiziksel olaylar şeklinde algılanıyordu. Durkheim in deyimiyle olgular, şeyler gibi ele almıyordu. Bu yaklaşım, kısa bir süre sonra bir başka sosyolojik bakış açısıyla yarışmak zorunda kalmıştır. Bu andan itibaren dikkatler çapraz kültürel araştırmalara ve aile üyeleri aralarındaki dâhili ilişkilere çevrilmiştir. Charles Horton Cooley, George Herbert Mead ve W. I. Thomas gibi sosyal psikologlar aile bağlamında kişisel gelişim ve sosyalleşme sorunlarına yönelmişlerdir. Bu dönemde önemli başka bir kişi, Ernest W. Burgess öğrencileriyle birlikte evlilikte uyum, etkileşim ve eş seçimi gibi konularda sistematik bir araştırma yürütmüşlerdir. Bu dönemde, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile ekonomik krizler gibi birçok tarihsel olay da aile sosyolojisini etkilemiş ve birçok sosyolog, aileyi uyumlu bir kurum olarak gören iyimser yaklaşımlardan feragat etmeye başlamıştır. Aile sosyolojisinin üçüncü ve sonuncu döneminde, araştırma ve kuramın bütünleştirilmesi esas uğraş alanı haline gelmiştir. Ellili yıllardan sonra, daha rafine araştırma yöntemleri titizce planlanmış araştırma tasarımlarıyla birleştirilmeye ve hipotezlerin test edilmesine önem veren bir süreci başlatmıştır. Bu süreç, sosyolojideki teorik perspektiflerin aile kurumu üzerinde uygulanması ve yeni perspektiflerin de geliştirilmesiyle sonuçlanan zengin kuramsal çalışmalara yol açmıştır.
20 Aile Sosyolojisi: Bilimsel ve K u ra m sa l Ç e rç e v e 27 Türkiye de aile ve evlilik hakkındaki literatürün analizini yaparken konuya üç farklı açıdan bakılması ve aile araştırmalarının 1) tematik; 2) metodolojik ve 3) yenilikler açısından incelenmesi faydalı olacaktır. Bu tarz bir yaklaşım, Türkiye de tek tek aile hakkındaki literatürün incelenmesi şeklinde olmayıp, daha çok aile araştırmalarındaki trendleri tespit etmeye yönelik olacaktır. Tematik olarak bakıldığında Türkiye deki aile araştırmalarının daha çok yapı ve değişim ağırlıklı araştırmalar olduğu söylenebilir. Çoğu araştırmalar, ister kırsal ortamda isterse kentsel ortamda yapılmış olsun önce mevcut aile yapılarını tasvir etmek, daha sonra da Türkiye deki genel toplumsal gidişata uygun olarak bu yapıların ne tür değişimlere sahne olduğunu göstermek amacındadır. Bu çerçevede Aile Araştırma Kurumu nun yayınları arasında çıkan Köy Ailesinde Meydana Gelen Değişmeler: Malatya Örneği (Merter, 1990) ve DPT yayınları arasında çıkan Türkiye Aile Yapısı Araştırması (1992) çalışmaları tipik örneklerdir. İlki köy ortamında yapılmış bir çalışma olup, Malatya köylerindeki mevcut aile yapılarını ve bu yapılardaki değişme eğilimlerini ele alırken, İkincisi Türkiye genelinde mevcut aile yapılarını ve özelliklerini tasvir etmektedir. İster bilinçli isterse bilinçsiz yapılmış olsun bu araştırmalar evrimci bir şema içinde Türk toplumunu ve ailesini yorumlamaktadır. 19. yüzyıl Batı sosyolojisine ait bu perspektif, Türkiye de bilimsel araştırmaları da yönlendiren bir paradigma olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişmeci ve evrimci yönelimlerine rağmen Türkiye de aile araştırmalarında eksik olan bir nokta var: O da zaman içinde değişmeyi izlemeye olanak sağlayan panel araştırmalarının yokluğudur. Aile yapılarında meydana gelen değişimler ya kuşak farkları ya da köy ve kent arasında farklar temelinde ortaya çıkarılmak istenmektedir. Oysa aynı türden anket soruları eşliğinde periyodik olarak tekrarlanan araştırmalar, toplumsal değişimin biçimi ve yönü konusunda daha sağlıklı bilgiler verecektir. Aile hakkındaki araştırmaların bir başka tematik özelliği de, sorun merkezli olmalarıdır. Bu tür araştırmalarda aile, bir toplumsal sorunla birlikte ele alınmakta ve araştırma, daha çok söz konusu sorunun çözümüne katkıda bulunmaya yönelik pratik bir araştırma niteliği kazanmaktadır. Bu çerçevede toplumsal sorun, bazen kadın, çocuk veya yaşlı, bazen de şiddet, terör veya göç olmaktadır. Kesimler ve sorunlar değişse de değişmeyen şey, ailenin bir toplumsal sorun çerçevesinde ele alınmasıdır. Bu araştırmaların politika tarafından yönlendirilmiş oldukları açıktır. Batı daki aile araştırmalarda da böyle bir eğilim gözlemlemekteyiz. Burada bilimsel araştırmaların bilim bilim içindir mantığı 2ff7e9595c
留言